Bildiğiniz gibi “Kadına Karşı Şiddetle Uluslararası Mücadele” haftası da geçti, bizde ise bunları yazmak, haykırmak için özel günler, haftalar yetmez, devamlı yazsak bile aynı olayların tekrar tekrar yaşandığını, hiçbir şeyin değişmediğini görüyoruz. Onun için kendi mücadelemizi bütün umursamazlıklara rağmen sürdürmek zorundayız.
Birkaç gün önce haberdi, ben de Türkiye’de töre cinayeti veya aynı çağdışı saçmalık nedeniyle ile çocuk yaşta kızları intihara zorlamak, yine çocuk yaşta kızları evlendiren babalar ve onlarla utanmadan evlenen kazık kadar adamlar, bunların hepsine verilmesi gereken ve hakimlerin de saçmalayarak vermediği cezalar gibi en önemli şiddet olaylarından biri olan bu eylemi atlamayacağım. Isparta’da 9 yaşındaki kız çocuğa taciz davasında (bu vahşet olayından, “tecavüz” demekten utandığımız için haberler hep “taciz” diye veriliyor) mahkeme heyetinin 3. kez “çocuğun ruh sağlığının bozulup bozulmadığına dair rapor istemesi” acılı babayı çileden çıkarmış. “Maddi açıdan sıkıntıya da düştüklerini, evleri ile çaycılık yaptığı dükkanı sattığını, diğer çocukların kızıyla alay etmesi ve söylentiler nedeniyle ilçede huzurlarının da kalmadığını” söyleyen adamcağız haklı olarak isyan etmiş.
Sebep “Adli Tıp” denen kurumun bir kez daha skandal yaratması... Birinci raporda “mağdur çocuğun ruh sağlığının bozulmadığını” bildirirken ikincide tam aksi yönde karar vermesi... Böylece zaten çocuk yaşta karşılaşan bir en iğrenç eylemle çocuğun ve ailenin kurul önünde çirkin olayı tekrar tekrar hatırlamak, yaşamak, sorgulanmak zorunda bırakılması ve Adli Tıp’ın hatasının bedelinin onlara ödetilmesi... Acaba bu mahkemelerin hakimlerinin çocukları benzer bir olayla karşılaşsa “ruh sağlığı bozuldu mu” diye sorulmasını ister ve beklerler miydi karar vermek için? Bir çocuğun (hatta yetişkinin) ruh sağlığını bu olay da bozmazsa ne bozar?
Hiçbir Batı ülkesinde mağdur çocuklara böyle bir işkence yapılmıyor, mahkemeler yıllarca sürmüyor, adli tıplar oyalamıyor ve tecavüzcüler en kısa zamanda en ağır cezaları alıp en az 15-20 yıl hapse mahkum oluyorlar. Sadece adaletin yerini bulması için değil, toplumun; diğer çocuk ve kadınların da güvenliği için... Bu rezalete ne zaman son verilecek, çocuk tecavüzcüleri ne zaman en ağır cezalarla lanetlenecek ?
Kadın Bakanı’nın veya TBMM’de Güldal Mumcu’ya mektup yazmakla uğraşan “Kayıp ve Mağdur Çocukları Araştırma Komisyonu” Başkanı’nın bir gayretini görebilir miyiz acaba? Bu çocuk ve ailesinin, aynı durumdaki diğer çocukların mağduriyetine son verilmesini bekliyoruz.
İlkokulda türbanla uğraşacaklarına bu sorunları çözsünler!
Film beğenmek ipotek altında!
En az yirmi yıldır beğendiğim filmler ve oyunlar için yorum yaparım, nasıl bir sinema tutkunu olduğum bilinir, son zamanlarda “film eleştirisi” maskesi altında açılan kampanyaların benzerine de, kendi fikrini söylemek yerine filmleri beğenenlere sataşanlara da rastlamadım... Ahmet Hakan, son olarak Müjdat Gezen’in “Memlekette Demokrasi Var” filmi için benim ve iki yazarın daha yazdıklarını köşesine almış, benim yazdıklarımı “övgüye boğan”, diğerlerini ise “soğukkanlı eleştiren” ve “yerin dibine batıran” olarak kendince sınıflayıp yazmış.
“Allah sadece tek yoruma maruz kalan sinema seyircisine acısın. İyi ki memlekette demokrasi var” diye de konuyu bağlamış. Doğrudur, farklı yorumları okumak iyidir, böylece bir fikir edinir, aklınız yatarsa gider görür ve kendi kararınızı verirsiniz. Tabii ki yazan ve yeterli birikimi olduğuna inanan herkes film yorumu da yapabilir, yapılmaması gereken; büyük emeklerle hazırlanmış filmlere günlerce olumsuz kampanya açmak, konudan yönetene, oyuncularına kadar kötüleyecek neden aramaktır. Allah önce bununla karşılaşan ekiplere ve seyirciye acısın.
GÜVEN ÖNEMLİ
Ayrıca, bırakın “herkesin kendine ait zevkinin, beğenisinin tartışılamayacağını, eleştirilemeyeceğini”, her konuda olduğu gibi burada da ‘gazetecinin yorumlarına ne kadar güven duyulduğu’ önemlidir, siyaset yazıyorsanız da böyledir, başka konularda da.. Gazetede de böyledir, TV programında da.. Bu güven ise ancak yıllar içindeki tutarlılığınıza göre oluşur, eğer sizin her “doğru, iyi veya kötü” dediğiniz için çoğunluk aksini düşünüyorsa kısa süre sonra önerilerinizi, görüşlerinizi ciddiye alan kalmaz.. O zaman başkalarıyla uğraşmaktan vazgeçin de okuyucu hangi yoruma, eleştiriye inanacağına kendi karar versin.
Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim; bir komedi filmi için nasıl “içi boş” denebilir? Bu tür filmler basit konular etrafında türetilmiş esprilerle döner, çünkü adı üstünde öncelikli amacı güldürmektir. Amerikan yapımı komedi filmlerinde anlamlı içerik mi arıyoruz; Hangover, Meet The Parents, şu anda gösterimde olan Due Date, American Pie ve diğerlerinde aradık mı? Kaldı ki burada çok değişik bir konu ve bugünle bağlantı var (demokrasi bu kez siviller eliyle aynı noktada).. Yine de herkes görüşünde serbesttir ama tabii son söz okuyucuya ve izleyiciye aittir.
Tekrarlayayım; ben Memlekette Demokrasi Var filmini kahkahalarla izledim, bu arada Ateş Böceği Ercan’dan söz etmeyi unutmuşum filme renk katıyor, keşke onu daha çok izleyebilsek! ( Av Mevsimi filmini de izledim, kısa süre içinde yazacağım.)
Bitmeyen Adli Tıp şiddeti!
Haberin Devamı