EDEBİYAT NOTLARI- 36
Başlıktaki işaret pek çoğunuzun gündelik yaşamına girmiş en önemli simgelerden biri. Olmazsa olmaz.
Ama bu işareti hayatında hiç görmemiş, kullanmamış olan milyarlarca insan yaşıyor dünyada.
@ işareti internette kullanılan temel simgelerden. Bunu yazmadan hiç kimseye elektronik posta gönderemezsiniz.
Peki; her gün milyonlarca insanın kullandığı bu işaret nereden çıkmış?
Bilgileri topladığınız zaman şu sonuca ulaşıyorsunuz: Dünyada ilk elektronik posta Ray Tomlinson tarafından 1972 yılında gönderilmiş. Tomlinson, hiç kimsenin isminde olamayacak bir harf koyarak, adresi güvence altına almak istemiş. O zamandan beri kullanılıyor.
İyi ama @ işareti ne demek?
Nereden çıkmış?
Ne anlama geliyor?
Bu konuda çeşitli teoriler atıldı ortaya. Ama en son ve kabul gören teori şu: @ işareti, amforanın simgesi.
Hani bizim Akdeniz, Ege sularında deniz altından çıkan batıklarda rastladığımız testiler.
Eskiden bu testilere zeytinyağı, pekmez gibi mallar doldurulur ve gemilerle gönderilirdi. @ işareti bunun simgesi.
Ben bu simgeyi çok önemsiyorum. Çünkü iletişim çağının, kendisini oluşturmuş eski kültür halkalarına bağlandığını ve kuşaktan kuşağa aktarılan birikimin önemini vurguluyor.
İnsan yaşamı ancak kültürle derinleşir, boyutlanır, tatlanır.
Biyolojik yaşam süreçlerine ve kısacık insan ömürlerine bir anlam katan boyut kültürdür.
Batı uygarlığının modern iletişim çağında, kendisini Akdeniz‘in dalgaları arasında amforalar taşıyan gemilere, yani atalarına bağlamasının heyecan verici bir örneği.
Şimdi gelin bu genel bilgileri Türkiye’ye uygulayalım.
Bu testilere batı uygarlığı gibi biz de amfora diyoruz.
Ege’deki batıklardan çıkan testileri müzelerimizde “amfora” adı altında sergiliyoruz.
Gündelik dilde de böyle kullanıyoruz.
Ama bir anı kitabında rastladığım güzel bir anekdota göre büyük şairimiz Yahya Kemal, amforanın Türkçesi’nin “sebû” olduğunu söylüyor.
Amfora yerine bu kelimeyi kullanmamızı öneriyor. Ne güzel bir kelime değil mi!
Sebû.
Farsça testi, şarap kabı anlamında. İkinci u‘yu uzun okuduğunuz zaman çok güzel bir dil müziği yakalamış oluyorsunuz.
Ama bunun ilk şartı; Kûfe‘yi bile küfe gibi okuyan yeni modalara kapılmamak.
Dil kuyumcusu, büyük şair Yahya Kemal de çok seviyor bu kelimeyi.
“Ne güzel kelime” diyor, “Sebû. Bûse’nin de tersi.”
Sebû’nun iki hecesinin yerini değiştirdiğiniz zaman “bûse” oluyor.
Nasıl, amforadan çok daha güzel, değil mi!
Keşke biz de batılılar gibi kendi kültür geçmişine sahip çıkan insanlar olsaydık da interneti öğrendiğimiz zaman “@” işaretine “sebû” deseydik.
İnternet adreslerimizi kullanırken bu simgeye “kulak” adını takacağımıza ya da “at” diyeceğimize “sebû” kelimesine yer verseydik.
Bilmiyorum geçmişe dönük bu istek size çok mu yersiz görünüyor?
Türkiye’nin bunca sorunu varken eski kelimelerin peşine takılmakla ne kazanacağız mı diyorsunuz yoksa?
Ama ben, sık sık tekrarladığım gibi, bizi ancak “özgün kültürümüzün” kurtaracağına inananlardanım.
Bugünkü sıkıntılanmızın temelinde kimliğimizi, kişiliğimizi yitirmenin, bizi biz yapan değerleri dışlayıp taklit modaların peşine takılmanın, kısacası bir kültür krizinin yattığına inanıyorum.
Çünkü kültür, insanın insanla ilişkisinin tümü.
Bilgisayarımın önüne oturmuş internet yoluyla bu yazıyı gönderiyorum ve “sebû” dediğim, Yahya Kemal‘i andığım zaman bu dünyada iz bırakmış bir kültürün devamı olduğumu hissediyorum.
Bu sayede, ezici olduğu kabul edilen ekonomik, teknolojik ve askeri güçlerin popüler kültür saldırısı karşısında hiçbir aşağılık kompleksine kapılmıyorum.
Bir de kendi kısa ömrümde, yaşamla arama derin bir kültür boyutu kattığımı hissediyorum.
Bu katkı beni biyolojik ömrümün ötelerine taşıyor; hem geçmişe, hem geleceğe ulaştırıyor.
‘Bûse’nin tersi olan sebû kelimesi bana bu hazları tattırıyor.